Koronavirüs enfeksiyonundan dolayı evlerde kalmakta olduğumuz ve hareketsiz bir şekilde yaşam sürmeye başladığımız bu zamanda değişiklik gösteren beslenme alışkanlıklarının yanı sıra yetersiz bir şekilde sıvı alımı bir çok sağlık problemini de beraberinde getirmiş oluyor. Bunlardan bir tanesi de dayanması zor bir ağrıyla belirti vermekte olan böbrek taşı olarak öne çıkıyor.

Böbrek taşının aslında dünya nüfusuna oranlandığı zaman yüzdesi tam bir şekilde bilinmiyor olmakla beraber en sık görülmekte olan ürolojik rahatsızlıklardan bir tanesi olduğu bilinmektedir. Genel bir şekilde bakıldığı zaman bir bireyin yaşamı sürecinde taş hastalığıyla karşılaşma konusundaki risk %5 ila %10 şeklinde tahmin ediliyor. Erkek olan hastalar üzerinde risk daha da üst seviyede olmakla beraber toplumların arasında çeşitli farklar görülmesi de olanaklıdır.

Taş ile alakalı hastalık dünyanın tamamında çok sık bir şekilde 30 yaş ila 50 yaşların arasında görülüyor. Hastalık ne denli erken bir şekilde ortaya çıkar ise yaşam boyunca yeniden karşılaşmayla alakalı ihtimal de o denli yüksek olur. Her bir hasta üzerinde idrar yolu taşlarına sebep olan etkeni belirleyebilmek olanaklı olmasa bile taşın cinsiyle birlikte hastanın tıbbi durumuna bakılarak taş oluşmasının yanı sıra yineleme konusundaki riskinin artış gösterdiği bir takım durumlar bilinir. Taş ile alakalı cinsten bağımsız bir şekilde taş oluşma riskini arttırmakta olan üç tane etken yetersiz bir şekilde sıvı alınmasının yanı sıra hareketsiz bir durumdaki yaşam tarzı ve ayrıca üst seviyede tuz (sodyum) tüketimi gerçekleştirmektir.